“Montessori” dediğimiz şey aslında bir İtalyalı profesörün adı. Maria Montessori. Kendi geliştirdiği eğitim felsefesi de Montessori Eğitim Sistemi diye anılıyor. Avrupa'nın en karanlık döneminde İtalya'da yaşamış ve kadın olduğu için eğitim yaşamı boyunca zorluklarla karşılaşmış. Bütün dışlayıcı tavırlara rağmen eğitimine devam edip, İtalya'nın ilk kadın doktoru olmuş. Ve daha sonra da yine var olma savaşını sürdürerek Roma Üniversitesi’nde Profesörlüğe kadar yükselen bir yaşam öyküsüne sahip Montessori ismi… Bu gün akademik olarak ölçülmüş en başarılı eğitim sistemi olarak anılıyor ve bu başarının sırrı çocuk merkezli oluşu.
Montessori Eğitim Sisteminde en önemli şeylerden biri hazırlanmış çevredir. Çocuk çevresindeki materyallerden yeteneğine ve isteğine göre faydalanabilir ve öğrenme gerçekleşene kadar istediği konuda çalışmaya devam edebilir. İstedikleri kadar tekrar etme imkanı sunulur. Çünkü her birey özel kabul edilir ve onun özelliklerine saygı duyulur. Böylece öz disiplin, öz denetim ve öz yeterlilik bilinçleri gelişir. Çocuk kendi bireysel beceri ve ilgi alanında kendi hızında gelişim gösterme şansını yakalar. Üretken olur ve çevreye karşı saygısı gelişir.
Maria Montessori aslında çocukların ödüllerden, cezalardan, hediyelerden, oyuncaklardan, toplu derslerden hoşlanmadıklarını, özgür seçimden, hatalarını kendileri denetlemekten, özgür faaliyete dayalı bir disiplinden hoşlandıklarını keşfetti ve çocuktan yola çıkarak sistemini geliştirdi.