Hoş Geldiniz | 30 Eylül 2024 Pazartesi

ÇOCUĞUNUZ ÜSTÜN ZEKÂLI MI?

NESLİHAN ÇAKAS (Biyoloji Öğretmeni) 19 Kasım 2018 Pazartesi 13:29:04 ÖS
3147 kez okundu.

Üstün zekalı bireyler; bir grup olarak homojen bir yapıya sahipmiş gibi gözükseler de, normal bireylerin oluşturdukları gruptan daha heterojendirler.  Normal öğrencilerin oluşturduğu bir grupta zeka dağılımı genellikle 90-110 arası olduğu halde, üstün zekalı bireyler arasında zeka dağılımı 130 ve üzeridir. Normal bir grup içinde 20 puanlık bir zeka farkı olurken, üstün zekalıların oluşturduğu bir grupta bu fark 100 puan ve daha yukarısı olabilmektedir. Kendi aralarında bu kadar farklılık gösteren bu grubun hangi özelliklerinin temel alınarak uygun eğitim olanaklarının hazırlanması oldukça zordur.  Gerçekte üstün zekalı birey kimdir? Üstün zeka rakamlarla açıklanabilir mi? Eğitim programları hazırlanırken bu çocukların hangi özellikleri baz alınacak ? Onlar için geliştirilen eğitim programlarının türleri ve özellikleri neler olacak?  Bunlara ders verecek öğretmenler de mi üstün zekalı olacak?  Hangi araç kullanılırsa kullanılsın gerçek üstün zekalı bireyler tanılanabilecek mi? Gibi bir çok konu üstün zekalı çocukların eğitimlerinde tartışılmaktadır.

ÜSTÜN ZEKANIN TANIMI
20. yüzyılın başlarında üstün zeka ile deha aynı anlamda kullanılmıştır. Örneğin, psikolog Lewis Terman, 140 ve üstü IQ’sü olan çocukları, dahi sınıfına yerleştirmekteydi.  Liberal tanımlarda üstün zeka kavramına daha geniş bir perspektiften bakılır ve üstün zekanın rakamlarla belirlenmesinin zor olduğuna inanılır.  Bu tür yaklaşımda üstün zeka herhangi bir performans alanında gösterilen yüksek potansiyel ya da üst düzey kapasite olarak nitelendirilir.  Örneğin ;  Marland Raporuna göre altı alanda üstün zekalı olunabileceği vurgulanmıştır. Bunlar;  Genel zihinsel yetenek,  Özel akademik yetenek,  Yaratıcı veya üretken düşünce, Liderlik yeteneği,  Sanat yeteneği,  Psikomotor yetenek. 21. yüzyıla doğru üstün zeka teriminin yerine üstün yetenek teriminin kullanıldığı göze çarpmaktadır.  Akranlarına göre olağanüstü düzey de başarı ya da başarı potansiyeli gösteren çocuk üstün yetenekli olarak kabul edilmiştir. Bu çocukların, zihinsel, yaratıcılık ya da sanatsal alanlarda yüksek performans kapasitesi gösterdiklerinin, sıra dışı liderlik kapasitesine sahip olduklarının veya akademik alanlarda olağanüstü başarı gösterdikleri vurgulanmıştır. Amerika'da Üstün zekalı çocuklar derneği, üstün zekalı çocuğu “ bir ya da daha fazla alanda olağanüstü performans gösteren ve olağanüstü potansiyeli olan birey” olarak tanımlamıştır.

ÜSTÜN ZEKA KURAMLARI 
Çoklu Zeka Kuramı:  Howard Gardner’a göre bilişsel yetenekler birbirinden tamamen bağımsız olmalarından dolayı üstün zeka da bilişsel alanlara göre çeşitlilik gösterebilir.  Bilişsel yeteneklerin birbirinden bağımsızlığı, beyin travması ya da felç geçirip de beynin sadece bazı fonksiyonlarını yitiren kişilerde ve olağanüstü belleğe sahip fakat diğer bütün bilişsel fonksiyonları çok geri olan savant kişilerde görülebilmektedir.  Ancak bir yeteneğin kullanımı başka bir yetenekten etkilenebilir. Örneğin, matematik problemlerinin önemli bir kısmının çözümü dil becerilerini de gerektirmektedir. Sözel ifadelerin matematik problemlerinin çözümlerinde önemli bir rol oynadığı bilinmektedir.  Gardner, Aklın çatıları adlı kitabında çoklu zeka kuramını ortaya atmıştır. Çoklu zeka kuramı sekiz alanda ele alınabilir. 
Dilsel Zeka: Yazılı ve sözel dili kullanabilme, yeni diller öğrenebilme, kişisel amaçları için dili kullanabilme. 
Mantıksal-Matematiksel Zeka: Matematiksel problemleri analiz edebilme, bilimsel yollarla araştırabilme ve çözebilme. Ancak çoklu zeka kuramının bu boyutu kendi içinde çelişmektedir. Çünkü mantık bilişsel bir işlem olup yalnızca matematik gibi bir bilgi alanına indirgenemez. Fen bilimlerinde de, dil bilimlerinde de, sosyal bilimlerde de mantıksal düşünme becerileri kullanılır.
Görsel-Uzamsal Zeka: İmgelerle ve üç boyutta düşünebilme, nesneleri zihinde görebilme. Denizcilerin, pilotların ve satranç oyuncularının bu alanda güçlü bir zekaya sahip oldukları söylenebilir.
Müziksel Zeka: Ses, nota ve ritimleri tanıyabilme, ayırt edebilme ve yeniden yorumlayabilme.  Bedensel-Kinestetik Zeka: Vücut dili olarak da adlandırılır. Jest ve mimikleri kullanabilme, vücut uzuvları ile beyin arasında koordinasyon sağlayabilme.
Kişilerarası Zeka: Başka bireyleri tanıyabilme, onların duygularını, davranışlarını, kültürel alt yapılarını anlayabilme ve etkili iletişim kurabilme. Politikacı liderler, dini liderler, örgüt liderleri ve satış elemanlarının bu tür bir zekaya sahip olması beklenir. 
İçsel-Kişisel Zeka: Kişilerin kendi duygu, düşünce, yargı ve zihinsel dünyalarını tanıyabilme ve davranışlarını yönetebilme kapasitesi. Psikologlar, filozoflar ve şairlerin bu tür bir zekaya sahip oldukları söylenebilir.
 Doğacı Zeka: Canlı ve cansız nesneleri tanıyabilme, kavrayabilme ve sınıflayabilme. Biyologlar, ekolojistler ve diğer doğa bilimcilerin doğacı zekasının yüksek olduğu düşünülebilir.  İnsanların farklı alanlarda zeki olabileceğini iddia etmek hümanistçe ve zekice bir yaklaşımdı. Elitizm’e karşı tepkili olan yirminci yüzyılın eşitlikçi bireyleri, bu kuramı çok insancıl bulmuşlardır. 
Başarılı Zeka Kuramı:  Sternberg’e göre zeka, yaşadığımız toplum içinde çevreye uyum sağlayabilme, çevreyi değiştirebilme ya da uygun çevreyi seçebilme davranışlarımızda kendini gösterir. Günlük yaşamımızda iç içe olduğumuz durumlar, çözmek durumunda kaldığımız sorunlar ya da yapmamız gereken vazifeler üç türlü zeka kullanımını gerektirir. Örneğin bir ürünün pazarlanması, öncelikle  Müşterilerin ihtiyaçlarının analizi (Analitik düşünme),  Satış stratejisi yaratılması (yaratıcı düşünce) Ürünün değeri konusunda müşterileri ikna etme (Pratik düşünce)  becerilerini gerektirir. Türlerin en azından birinde iyi olduğu müddetçe ya da bu zeka türleri arasında iyi bir denge kurulabildiği sürece yaşamda başarılı olabilirler. 
Analitik Zeka: Fikirleri, sorunları, olayları analiz edebilme, yargılayabilme, kritik edebilme, neden-sonuç ilişkileri içinde karşılaştırabilme ve değerlendirme.
Yaratıcı Zeka: Yeni düşünceler üretebilme, çok sayıda ve değeri olan fikir üretme, özgün davranabilme, problemlerin varlığını fark edebilme ve keşfedebilme, yeni ürünler yaratabilme ya da var olanı geliştirip değiştirebilme.  Yaratıcı öğrenciler öğretmenler tarafından pek fark edilmezler hatta sıra dışılıkları yanlış anlaşılabilir.
Pratik Zeka: Gerçek yaşam problemlerini, ekonomik, ergonomik ve akılcı yollarla çözebilme ve fikirlere uygulama alanı bulabilme kapasitesidir. Pratik zeka, yaşadıkça ve deneyimle gelişen bir zihinsel kapasitedir. 
Üçlü Halka Üstün Zeka Kuramı: Bu kuramı ortaya atan Renzulli’ye göre üstün zeka,  Ortalama üstü genel ve özel yetenek,  Yaratıcı yetenek,  Motivasyon ‘un etkileşimi ve beraber çalışması ile ortaya çıkmaktadır.  Üstün zekalı olabilmek için her üç yetenek alanında da yüksek potansiyele sahip olmaya gerek yoktur. Örneğin, olağanüstü başarı göstermiş çoğu bilim insanlarının ve sanatçıların ortaöğretimdeki başarı dereceleri ilk %1’lerde değil, ilk %20’lerde, IQ düzeyleri ise olağanüstü olmaktan ziyade normalin biraz üzerinde (110-120) olduğu saptanmıştır.  Renzulli, üstün zekalı öğrencileri, okulda üstün zekalılar ve yaratıcı üretkenler olarak iki alt gruba ayırmıştır. Okulda üstün zekalı öğrenciler genel olarak IQ ve başarı testlerinde, derslerde yüksek başarı göstermektedirler. Yaratıcı üretken öğrenciler ise sınıf ortamında fark edilmeyebilirler. Çünkü çoğunun akademik başarıları diğer grup kadar yüksek değildir. Hatta bu öğrenciler sıra dışılıkları nedeniyle problem öğrenci olarak görülebilirler.
Ortalama Üstü yetenek: Ortalama üstü genel ve özel yetenek olmak üzere iki türden oluşur.  Genel yetenek soyut düşünme, bilgiyi hatırlama ve yorumlama, deneyimle öğrenilenleri yaşamdaki yeni durumlarda kullanabilme gibi zihinsel özelliklerdir.  Sözel yetenek,  Sayısal yetenek,  Görsel yetenek ve hafıza örnek olarak verilebilir.  Genel yeteneğin bütün düşünsel alanlarda kullanılabilirliğinin aksine özel yetenekler daha sınırlı ve çok özel alanlarda uygulanır. Bu tür yetenekler gerçek yaşamda kullanılan yeteneklerdir. Matematik, bale, resim, heykeltıraşlık, fotoğrafçılık özel yeteneğe örnek olarak verilebilir.  Motivasyon: Kendine güven, işe adanmak, azim, istek, ilgi, önemli problemleri tanıyabilme ve çözebilme yeteneğine sahip olma inancı ve yüksek standartlar belirlemek. Bunların yanı sıra bir alana karşı duyulan derin ilgi ve kendini iş ile bütünleştirme, olağanüstü buluşların ve başarıların gerçekleşmesinde rol oynayan en önemli etkenlerdir.
 Yaratıcılık: Akıcı, esnek, orijinal düşünme, merak, risk alma ve yeni deneyimlere açık olma gibi bireysel özellikleri kapsar. 

ERKEN ÇOCUKLUK YILLARINDA ÜSTÜN ZEKALI ÇOCUK
Bebeklikte Üstün Zeka:  Erken ve üst düzey dil gelişim,  dikkat ve güçlü hafıza,  yeni objelere karşı yüksek ilgi düzeyi, çevresel uyaranlara karşı uyanık olma,  daha sonraki yıllardaki zeka düzeyi ile ilişkili olan bebeklik döneminin karakteristik üstün zeka göstergeleridir. Bu çocuklar daha ilk aylarda  uzun dikkat süresi, az uyuma,  aktiflik,  bakıcılarını tanıma ve onlara gülümseme, gürültüye karşı aşırı tepki ve öfkelenme,  olağanüstü hafıza,  hızlı öğrenme,  dil gelişiminin ilk aylarda başlaması,  kitaplara karşı olağanüstü ilgi,  meraktan dolayı aşırı soru sorma,  uyaranlara karşı tepkisel olma. Bu özelliklerden en az dörtte üçünü gösteren bebeklerin ileride üstün zekalı olma olasılığı çok yüksektir.
İlerleyen Yıllarda Üstün Zeka:  Bu yıllarda üstün zekalı çocuklar zeka testleri ile tanılanırlar. Ancak bu çocuklara kesinlikle üstün zekalı diyebilmek için çocukluk yıllarında;  henüz 3-4 veya daha erken yaşta okumaya başlamak, okumaya başladıktan kısa süre sonra yazmaya başlama,  3-4 veya daha erken yaşta basit matematik problemleri çözebilme,   on yaşından önce müzik, matematik ve yaratıcı yazın   gibi alanlarda yetişkin performansı göstermek , bu özelliklerden bir kaçını göstermesi gerekir.
Deha Çocuklar:  Deha çocuklar bir yada daha fazla alanda erken yaşta,olağanüstü hızlı gelişim gösteren ve muhteşem denecek düzeyde özel yeteneğe sahip olan çocuklardır.  On yaşına kadar ya da daha öncesinde herhangi bir alanda yetişkin düzeyinde gösterilen performans, bu çocukları diğer üstün zekalı çocuklardan ayıran önemli bir özelliktir.  Bu çocuklara çoğunlukla matematik, müzik, satranç, resim ve bazen yaratıcı yazın alanında rastlamak mümkündür.  Normal düzeyde üstün zekalı olduğunu düşündüğümüz çocuklar sahip oldukları yeteneklerinin bir kısmını doğumla getirdikleri, bir kısmını ise yaşamla geliştirdikleri halde, deha çocukların özel yeteneklerini doğumla getirdikleri düşünülmektedir.
Üstün Zekalı Çocukların IQ Düzeylerine Göre Sınıflandırılması:
Ruf, üstün zekalı çocukları IQ düzeylerine göre beş gruba ayırmıştır.  Standart zeka, yetenek ve başarı testlerinde üst %90-98’lik dilimde olan çocuklar.  Diğer çocukların anaokulunun sonlarına doğru kazandıkları becerileri anaokuluna başladıkları dönemde kazanırlar.  Standart zeka, yetenek ve başarı testlerinde üst %98-99’luk dilimde olan çocuklar. Diğer çocukların anaokulunun sonlarına doğru kazandıkları becerileri dört yaşlarında tamamlarlar.  Standart zeka, yetenek ve başarı testlerinde üst %98-99’luk dilimin daha üst düzeylerini kapsar. Bu düzeydeki çocuklar 3-4 yaşlarında iken okul öncesinde kazanılan becerilerin çoğunun gelişimini tamamlarlar.  Standart zeka, yetenek ve başarı testlerinde üst %99’luk dilimin içindedirler. Bu düzeydeki çocuklar 3-4 yaşlarına kadar okul öncesinde kazanılan becerilerin çoğunun gelişimini tamamlarlar.  Standart zeka, yetenek ve başarı testlerinde üst %99’luk dilimin üst kesimini oluştururlar. Okul öncesinde kazanılan becerilerin büyük çoğunluğunun 2-3 yaşlarına kadar kazanırlar.

ÜSTÜN ZEKALI ÇOCUKLARIN IQ DÜZEYLERİNE GÖRE YAYGIN OLARAK GÖSTERDİKLERİ ÖZELLİKLER (RUF MODELİ)
 I.Düzey :  Önemli bir kısmı iki yaşından önce renkleri tanıyabilir ve sayıları ezbere sayabilir  bulmacalara karşı ilgi gösterirler,  üç yaşına kadar sayıları, harfleri ve renkleri bilir ve karmaşık düzeyde konuşmaya başlarlar, dört yaşına kadar basit toplama ve çıkarma işlemlerini yapabilirler,  beş yaşından önce okuma-yazmayı öğrenirler,  altı yaşına gelince basit kitapları okuyabilirler.
II.Düzey :  15-18 aylıkken birçok kelime bilirler,  12-20 aylıkken sayıları tanırlar,  çoğu üç yaşına kadar karmaşık konuşmayı öğrenir, 3-4 yaşlarında harfleri, kelimeleri ve sayıları yazabilirler,  5.5 yaşında basit kitapları okuyabilirler.
 III.Düzey :  Çoğu bir yaşından önce kitaplara yoğun ilgi gösterir,  onaltı aylık olana kadar zengin bir kelime dağarcığına sahip olurlar ve kendilerini ifade edebilirler , bir yaşından önce renkleri, şekilleri, rakamları ve harfleri tanırlar,  neredeyse hepsi 17-24 aylık olana kadar bütün alfabeyi öğrenirler  çoğu 3-4 yaşına gelene kadar, atlayarak, geriye doğru saymaya ve basit toplama çıkarma işlemleri yapabilirler,  altı yaşına gelene kadar kitapları zevk alarak ve bilgi edinmek için okurlar.
IV.Düzey: Daha bir aylıkken okunan kitaplara ilgi gösterirler,  çoğu 12-15 aylıkken harfleri ve sayıları tanır, iki yaşından önce kendilerine okunan kitapları ezberleyebilir,  3-4.5 yaşlarında bilgisayar kullanmaya başlar, 3.5-4.5 yaşlarında kitap okumaya başlayabilir,  hepsi altı, altı buçuk yaşlarında iken gençler için yazılmış bölümlü kitapları okuyabilir. 
V.Düzey:  Hepsi iki yaş düzeyinde yetişkin düzeyinde konuşmaya başlarlar  ,10-14 aylıkken harfleri ve sayıları tanır ve anlamını bilirler,  hepsi iki yaşına gelene kadar bazı levhaların üzerindeki ve kitaplardaki kelimeleri okuyabilir.  hepsi dört yaşından önce soyut matematik kavramlarını ve temel matematik işlemlerini anlayabilirler, hepsi altı yaşlarında iken bulundukları düzeyin altı sınıf daha üstü düzeyde okurlar.

ÜSTÜN ZEKALI ÖĞRENCİLERİN TANILANMASI
 Tanılama, öğrencilerin zeka düzeyleri, yaratıcı yetenekleri ve motivasyonları gibi bireysel özelliklerine ilişkin olarak bilgilerin toplandığı ve bu bilgiler doğrultusunda öğrencilerin zihinsel kapasiteleri ve potansiyelleri hakkında kararların alındığı bir süreçtir.  Tanılamada İlkeler;  Üstün zekalı öğrencileri tanılamak için kullanılan tanılama sistemi, hem öğrencilerin gereksinimlerini karşılayacak hem de program amaçlarıyla örtüşecek nitelikte olmalıdır. Bu tür bir sistemin bir takım ilkeleri olması gerekir. Bu ilkeler şöyledir:
Yarar,  Bilimsellik: tanılamada kullanılan araçların üstün zekalı öğrencileri doğru tanılayıp tanılamadığı bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış olmalı.
Kapsamlılık: Farklı türde yetenek profillerine sahip öğrenciler tanılanabilmelidir. 
Eşitlik: Bazı öğrencilerin üstün zekalı olmadığı düşünülüp, ön taramadan mahrum bırakılması tanılamada eşitlik ilkesi ile çelişir. 
Erken Tanı: Tanılamak amacıyla yapılan taramalar olduğunca erken başlamalıdır. Mümkünse okulöncesi dönemde başlanmalıdır. 
Süreklilik: Bazı öğrenciler ilk tanılamada gerçek performanslarını gösteremeyebilirler. Eğer çocuk hızlı gelişim dönemini henüz yaşamamışsa uygulanan zeka testinde üstün zekalı olarak tanılanması pek olası değildir. 
Uygun araç: Tanılama sürecinde kullanılan tarama araç ve yöntemleri eğitim programlarının amaçları ve içerikleri ile uyumlu olmalıdır. Örneğin; bir matematik programına üstün zekalı öğrenciler seçilirken tarama ve tanılama aracı matematik yeteneği ile ilgili olmalıdır.
Ortak karar: Bir öğrencinin üstün zekalı olup olmadığına bir ekip ya da komisyon karar vermelidir.  Tanılama Sürecinin Aşamaları: 
Tarama/Aday Gösterme: Tanılama uygulamalarının ilk basamağı var olan öğrenci kitlesinin zeka veya özel yetenek düzeylerinin taranması ile başlar. Örneğin, bir okuldaki öğrencilerin tamamı grup yetenek testi veya grup IQ testi alabilir. Bu testlerde üst düzey performans gösteren öğrenciler tanılamada ikinci aşamaya geçerler. İkinci aşama daha spesifiktir ve öğrencilerin üstün zekalı olup olmadığına bu aşamada toplanan bilgiler temel alınarak karar verilir.  Ayrıca yetenek testleri kullanmak yerine öğretmenlerin ve velilerin görüşlerine de başvurulur. Öğretmenler ve veliler aday gösterdikleri öğrencileri bir ölçeğe göre puanlarlar. Bu ölçek örnek alınarak çocukların üstün zihinsel özellikler gösterip göstermediklerini saptayabilirler.  Tarama aşamasında aday gösterilen öğrencilere ait dereceleme ölçekleri alan uzmanları tarafından incelenir. Buradan elde edilen bilgilere göre hangi öğrencilerin bir sonraki aşamaya geçeceğine karar verilir. 
Test Aşaması: Aday gösterilen öğrenciler ya grup zeka testi ya da bireysel zeka testi alırlar. Öğrenci sayısı çok olursa, sadece grup zeka testleri kullanılabilir. Burada başarılı olan öğrencilere bireysel zeka testi uygulanabilir. 
Karar Alma: Öğrencilerin bireysel özellikleri hakkında toplanan bütün bilgiler bu aşamada incelenir ve bir komisyonca değerlendirilir. Komisyon öğrenciler hakkında “programa kabulü uygundur” ya da “programa kabul koşullarını karşılayamamıştır” şeklinde karar verilir.

ÜSTÜN ZEKALI ÖĞRENCİLERİN EĞİTİMLERİNDE ÖĞRETİM STRATEJİLERİ
 Tam zamanlı gruplama türlerinin uygulandığı okullarda üstün zekalı öğrenciler sabahtan akşama kadar haftanın her günü ve bir öğretim yılı boyunca derslerin hepsini aynı sınıfta alırlar. Bu sınıflar sadece üstün zekalı öğrencilerden oluşan homojen sınıflar olabileceği gibi normal öğrencilerle karışık heterojen bir sınıf da olabilir. Bu tür gruplara okul içinde okul ve özel sınıf modelleri örnek verilebilir.  Yarı zamanlı gruplamaların yapıldığı okullarda ise üstün zekalı öğrenciler gün ün belli saatlerinde veya haftanın belirli günlerinde bir sınıfta toplanırlar. Buna kaynak odası modeli örnek olarak gösterilebilir. Grup; Tam Zamanlı ,Yarı Zamanlı, Homojen Sınıflar arası özel sınıf ,Tam özel sınıf ,Kısmen özel sınıf Özel okul XYZ grup, Özel sınıf içinde benzer grup, Kaynak Odası Derse dayalı tekrarlı grup, Sınıf içi benzer yetenek grubu ,Heterojen, Okul içinde okul, Derleme sınıf, Normal sınıfta öğretim, Sınıf içi karışık yetenek grubu ,Sınıf içi çok düzeyli gruplar ,tam zamanlı bir gruplama modelidir. Özellikle öğrenci sayısı az olan ve birbirine yakın okulların bulunduğu şehirlerde ve öğrenci sayısı çok fazla olan büyük okullarda uygulanması uygun olan bir modeldir.  Öğrenci sayısı az olan okullardaki bu öğrencileri merkezi bir okulda toplayarak onlara eğitim vermek son derece ekonomiktir. Öğrenciler bu okullarda homojen sınıflarda olabileceği gibi heterojen sınıflarda da olabilirler.  Okul içinde okul modeli, yeteri sayıda üstün zekalı öğrencisi bulunan bir okulda sadece kendi öğrencileri için de uygulanabilir. Bu durumda üstün zekalı öğrenciler ayrı bir binada homojen sınıflarda toplanırlar.  Okul içinde okul modeli hem ekonomik olması bakımından hem de öğrencilere tam zamanlı eğitim olanakları sağlaması bakımından üstün zekalı öğrenciler için uygun bir eğitim modeli olarak düşünülmektedir.
 Özel Okul: Bu tip okullara sadece üstün zekalı öğrenciler kabul edilirler ve bu öğrenciler tüm eğitimlerini bu okullarda alırlar. Fen liseleri buna örnek olarak verilebilir.  Özel okul uygulaması farklı biçimlerde yapılabilir. Bazıları anaokulundan üniversiteye kadar olan bütün dönemi kapsayabilir. Bazıları ise anaokulu, ilköğretim ve lise eğitimine yönelik olabilir.  Araştırmalara göre özel okul modeli üstün zekalı öğrencilerin eğitimlerinde akademik olarak en etkili olan modellerden biridir.
 Tam özel Sınıf: Aynı sınıf düzeyinde üstün zekalı öğrencilerin oluşturduğu tam zamanlı ve homojen bir gruplama türüdür. Bu sınıflarda eğitim alan öğrencilerin akademik başarılarında önemli gelişmeler olmaktadır. Ancak bu sınıflar öğrencilerin benlik algılarını olumsuz yönde etkilemektedir.
Kısmen Özel Sınıf: Aynı sınıf düzeyinden üstün zekalı öğrencilerin oluşturduğu homojen gruplama türüdür. Ancak bu öğrenciler bazı dersleri- çoğunlukla matematik, fen ve dilbilgisi gibi akademik dersleri- özel bir sınıfta alırken beden eğitimi ve resim gibi dersleri normal sınıflarda alırlar. Kısmen özel sınıflarda eğitim alan üstün zekalı öğrencilerin akademik başarılarında, kritik ve yaratıcı düşünmelerinde önemli gelişmeler olduğu saptanmıştır.  Kısmen özel sınıf uygulaması, sosyal, duygusal ve fiziksel olarak normal gelişim içinde olan fakat zihinsel olarak hızlı gelişim gösteren üstün zekalı öğrenciler için ideal bir öğretim yolu olabilir.
 XYZ Gruplaması: Öğrenciler akademik başarılarına veya yetenek düzeylerine göre belirli kurlara ayrılırlar. Öğrenciler XYZ gruplarına ayrılarak farklı sınıflarda eğitim alırlar. Ancak bu model günümüzde çok fazla uygulanmamaktadır.  Yüksek akademik başarı gösterenler üst gruba normal ve normal altı olanlar ise alt gruba yerleştirilirler. Bu tür gruplamada üst %20’lik grup X, ortadaki %60 Y sınıflarına, tabandaki %20 ise Z sınıflarına yerleştirilir.  Bu model bazı özel ve devlet okullarında örtülü bir şekilde dershaneler tarafından ise kullanılan bir modeldir.
 Derleme Sınıf: Bu tür bir gruplamada bir okuldaki üstün zekalı öğrenciler tanılanarak kendi sınıf düzeyindeki diğer öğrencilerle birlikte aynı sınıfa yerleştirilirler. Genel olarak bu sınıfların üçte biri veya dörtte biri üstün zekalı öğrencilerden oluşur.  Derleme sınıflarda uygulanan eğitim-öğretim etkinlikleri üstün zekalı öğrencilerin öğrenme özelliklerine gereksinimlerine paralel olarak farklılaştırılmadıkça ve bu sınıflarda üstün zekalı öğrencilerin eğitimi konusunda deneyimi ve bilgisi olan öğretmenler görev almadıkça üstün zekalı öğrencilerin başarılarında önemli bir artış beklenmemelidir. 
Derse dayalı yeniden Gruplama: Bu tür gruplamalarda öğrencilerin belirli bir sınıfları yoktur.  Öğrencilerin hangi dersi hangi sınıflarda alacağı yetenek düzeylerine ve başarı seviyelerine göre belirlenir. Örneğin; kağıt üzerinde beşinci sınıfta olan bir öğrenci matematiği altıncı sınıftan, fen bilgisini yedinci sınıftan, Türkçeyi sekizinci sınıftan, sosyal bilgileri de beşinci sınıftan alabilir. Bu tamamen öğrencinin mevcut başarı düzeyine bağlıdır. Bu tür uygulamaların yapıldığı okullarda bir derste hem 10 yaşında hem de 15 yaşında öğrenciye rastlamak mümkündür.  Bu sınıflar benzer yetenek düzeyindeki öğrencilerden oluştuğu için homojen olurken biyolojik, sosyal ve duygusal gelişim bakımından son derece heterojen olabilir. Bu sınıflarda öğretmenler bireyselleştirilmiş eğitim yerine grubun özelliklerine ve gereksinimlerine göre eğitim uygularlar.
 Hızlandırılmış sınıflar arası sınıf: Bu sınıflar hızlandırılmış, sınıf atlamış üstün zekalı öğrencilerden oluşur. Bu sınıflar farklı sınıf düzeylerinden gelen öğrencilerden oluşur. Örneğin; bu tür bir yedinci sınıfta, hem dördüncü, hem beşinci hem de altıncı sınıftan gelen üstün zekalı öğrencileri bulmak mümkündür.  Bu sınıflar üstün zekalı öğrencilerin akademik gelişimlerini olumlu yönde etkileyebilir, ancak; akranları ile aynı sınıfta bulunma ve onlarla arkadaşlık kurma olanağını kaybetmektedirler.  Kaynak Odası:  Öğrenciler haftada bir veya birkaç kez normal sınıflarından alınarak ayrı bir sınıfta ya da okul binası içinde bir odada zenginleştirilmiş eğitim etkinliklerine katılırlar. Kaynak odalarına gelen öğrencilerin aynı sınıf düzeyinde olmalarına gerek yoktur.  Öğrenciler kaynak odada uzman bir öğretmenle çalışırlar. Kaynak oda programı hazırlanırken kaynak oda öğretmeni ve sınıf öğretmeni eşgüdümlü çalışmalıdır. Üstün zekalı öğrencilerin kaynak odada bulunduğu saatlerde sınıf öğretmeni diğer öğrencilerle yeni konulara başlamamalıdır.  Kaynak oda genellikle ilköğretimin ilk kademesinde uygulanan bir modeldir.
Sınıf İçi Benzer Yetenek Grupları:  Bazı derslerde yetenek düzeylerine göre küçük gruplara ayrılarak benzer yetenek profiline sahip öğrencilerin aynı gruplara yerleştirilmesi sınıf içi benzer yetenek gruplamasıdır. Öğretmen bir grupla ders yaparken diğer grup öğretmenin vermiş olduğu görevi yaparlar. Bu tür çalışma daha çok matematik, fen bilgisi ve okuma derslerinde yapılır.  Bu çalışmada her gruba uygun etkinlik ve materyal hazırlanmalıdır. Bu uygulamaların öğrencilerin akademik ve sosyal gelişimleri üzerinde olumlu etkileri vardır. Bu tür gruplarda öğrenciler liderlik özelliklerini geliştirebilir, samimi arkadaşlıklar kurabilirler. 
Sınıf İçi Karışık yetenek Grupları: En yaygın kullanılan gruplama türüdür. Bu gruplamada öğrenciler yetenek düzeylerine bakılmaksızın bazı derslerde kendi tercihlerine veya öğretmenin seçimine göre üç ile beş kişilik gruplara ayrılırlar. Farklı yetenek profiline sahip öğrenciler aynı grup içinde işbirlikçi bir ortamda birbirlerinin zayıf yönlerini telafi ederek çalışırlar.  İşbirlikçi karışık yetenek grupları öğrencilerin çoğunun sosyal gelişimini ve özellikle üstün zekalı çocukların liderlik özelliklerinin gelişimini olumlu yönde etkilemektedir. Bu tür grup çalışmalarında grup amaçlarının ve grup üyelerinin yükümlülüklerinin iyi belirlenmesi gerekir. 
Sınıf İçi Çok Düzeyli Gruplar:  Karışık yetenek gruplama türüdür. Öğretmenler, öğrencileri belirli düzeylere ayırarak her bir gruba bir üst düzey, birkaç tane ortalama ve bir de düşük performans gösteren öğrenci koyarlar.  Bu gruplama türünde de bazı öğrenciler işbirlikçi çalışmaktan ziyade işi tamamen çalışkan öğrencilere bırakabilirler. Bunu engellemek için grup üyesi sorumluluğunun iyi belirlenmesi gerekir.

Savant Sendromu
 Savant Sendromu,otizm vb hastalıkların neden olabildiği, sıra dışı zihinsel yetenekleri olan insanların içinde bulunduğu tabloya verilen isimdir.Bu hastaların ezberi bozan; İlk Savant vakası 1783 yılında Jedediiah Buxton adı verilen bir hastada görülmüştür. Buxton’da muhteşem bir hesap yapma yeteneği vardı. Bu özelliği keşfedilince tüm çevresi tarafından şaşkınlıkla karşılanmış ve dönemin bilim insanları tarafından incelemeye alınmıştır.  En ünlü, en çok bilinen savant ise herkesin yağmur adam olarak bildiği Kim Peek’tir. Yetenekleri ve zihinleri çok gelişmiştir.  Savant Sendromu’nda Beyin Nasıl İşler? Bu hastalar çok haneli sayıları toplama,çıkarma ve çarpma işlemlerini zihinsel olarak hesaplayıp anında söyleyebilirler.Yeteneklerinin neden olduğu hangi mekanizmayla olduğu henüz açıklanabilmiş değildir.  Bu savantların bir kısmında nörolojik patolojiler saptanmıştır. Ayrıca beyinlerinin sol tarafının normal insanlardan çok farklı olduğu bilinmektedir. 

Williams sendromu 
Williams Sendromu, dünyada çok ender görülen bir genetik hastalıktır. Çocuğun büyümesini, fiziksel gelişimini ve bilişsel gelişimini etkiler. Çocuğun 7 numaralı kromozom çiftinde genetik materyal eksikliği sonucu meydana gelir.  Bu çocukların yüzlerinde her zaman bir tebessüm vardır, bu sebeple hastalığın bir diğer ismi de mutluluk hastalığıdır. Williams sendromlu bir çocukla karşılaştığınızda, sizi samimiyetle ve sıcak karşılar. Geçmişte tanışıp tanışmamanız onun için önemli değildir, size sıcacık sarılırlar. Bu çocuklar, karşısındaki kişiden hiç zarar beklemeyecek kadar güven beslerler. Yalan söylemeyi anlayamazlar, söylenen her şeyin doğru olduğunu, verilen sözlerin mutlaka tutulması gerektiğini düşünürler. Şeffaftırlar, onlar için saklanması gereken sırlar yoktur. Birlikte oldukları insanlar için daima mutluluk kaynağıdırlar. Üzülebilecekleri durum ve ortamlardan mümkün olduğunca uzak kalmaya çalışırlar.  Williams sendromu;  Williams sendromlu çocuklardan zeka düzeyi iyi olanlar, oldukça iyi etkileşim kurabilirler. “Günaydın, nasılsınız” gibi iletişimi başlatan kelimeleri kullanmayı severler. Yaşıtlarıyla pek ilgilenmezler daha çok erişkin kişilerle vakit geçirmekten hoşlanırlar.  İşbirliği yapmayı sever, koyulan kurallara titizlikle uyum sağlarlar. Verdikleri sözleri mutlaka tutarlar. Fakat kendilerine verilen sözlerinde mutlaka yerine getirilmesini isterler. Örneğin, bir dilim kek vereceğinizi söyler ve vermezseniz sürekli kek isteyip, huysuzlanabilirler.  Williams sendromlu bir çocuğu mutlu etmek oldukça basit. Seni seviyorum demeniz onu dünyanın en mutlu çocuğu yapar. Ailelerine gün boyunca defalarca onları sevdiklerini söylemekten ve onlarında kendisini sevip sevmediğini sormaktan yorulmazlar.  Williams sendromlu çocuklar öğrenmeye istekli olurlar. Fakat yaşıtları gibi hızlı öğrenemezler. Yine de yılmadan pes etmeden öğrenmeye çalışırlar, öğrendikleri ise kalıcı olmayabilir. İlgi duydukları konularda oldukça başarılı olurlar.  Yaşadıkları ortam ve çevresel faktörlerdeki farklılıklardan dolayı standart bir eğitimleri yoktur. Bazıları normal bir okulda diğer akranları gibi eğitim alabilirken, bazıları özel eğitime ihtiyaç duyabilirler. Williams sendromlu çocukların eğitiminde oyunlar ve müzik kullanılarak başarı oranları yükseltilebilir.  Bu çocukların en belirgin özelliklerinden biri de müziğe olan ilgileridir. Görsel ve işitsel hafızaları kuvvetlidir. Müziğe ve ritme karşı duyarlıdırlar. Şarkı söylemeyi, dans etmeyi, tekerleme söylemeyi, şiir okumayı çok severler.  Williams sendromlu çocuğa sahip ailelerinin diğer çocuklarının da bu hastalığa sahip olma ihtimali çok düşüktür (%1). Williams sendromundan etkilemekte olan kişinin taşıdığı genetik hatayı çocuğuna aktarma riski ise %50’dir. Bu risk kişinin her hamileliğinde geçerlidir. Neden olan genetik hatayı düzeltmekse mümkün değildir. Yapılabilecek olan, hastalığın belirtilerini kontrol altına almak ve ortaya çıkabilecek komplikasyonlara karşı önlem almaktır.  Williams sendromu nadir görülen bir hastalıktır. Türkiye’de 500 kadar Williams sendromuna sahip çocuk olduğu düşünülmektedir. Üstün zekalıların gelişimine etki eden genetik ve çevresel faktörler Zeka düzeylerine göre çocuklar belirli yaşlarda belirli davranış özellikleri gösterirler.  Erken ve ileri dil gelişimi, dikkat, güçlü hafıza, alışılmış objelere gösterilen yoğun ilgi ve çeşitli çevresel uyaranlara karşı uyanık olma hali bebeklik döneminin üstün zeka göstergelerinden bazılarıdır (Rogers, 1986; Robinson, 1993). Üstün zekalı çocukların ebeveynlerinin raporlarına göre bu çocukların bebeklik yıllarında özellikle doğumu takip eden ilk aylarda gösterdikleri özellikler şunlardır: Uzun dikkat süresi ,Aktiflik ,Ilk aylarda bakıcı tanıma ve onlara gülümseme ,Ilk kez gördüğü şeylerin büyük bir çoğunluğunu hatırlama ,Hızlı öğrenme ,İlk aylada görülen dil gelişimi ,Kitaplara olağanüstü ilgi ,Ne sorusunu takip eden neden ve nasıl soruları Uyaranlara karşı tepkisel davranma Üstün zekalıların gelişimine etki eden genetik ve çevresel faktörler Bebeklik döneminde olduğu gibi çocukluk döneminin ilerleyen yıllarında da bazı olağanüstü davranışsal özellikler, üstün zekalı çocukları diğer çocuklardan ayırt etmemize yardımcı olabilmektedir. Kesinlikle üstün zekalı diyebileceğimiz çocuklar erken çocukluk yıllarında aşağıdaki özelliklerden bir veya bir kaçını göstermelidir. Ancak bu özelliklerin gelişimi üstün zekalı çocukların yaşamında okul döneminde başlar. 1-2 yaş aralığında düzgün cümle kurguları ile konuşma ,henüz 3-4 yaşlarında iken ya da daha erken bir yaşta okumaya başlama ,okumaya başladıktan kısa bir süre sonra yazmaya başlama ,henüz 3-4 yaşlarında iken ya da daha erken bir yaşta basit aritmetik problemleri çözebilme ,on yaşından daha öncesinde müzik matematik resim ve yaratıcı yazın gibi alanlarda yetişkin performansı gösterme.
Genetik Faktörler : Bireysel farklılıkların önemli bir kısmının orijini genetik kodlarda yatmaktadır. Zekanın kalıtsallık özelliği aile üyelerinin zeka düzeylerinin benzerliklerinin karşılaştırılması ile kısmen de olsa anlaşılabilmektedir. Kardeşlerin ve diğer akrabaların zekaları üzerine yapılan araştırmalar bu konuda aydınlatıcı bilgiler ortaya koymuştur.  Tek yumurta ikizleri genetik olarak birbirlerinin aynısı iken çift yumurta ikizleri genetik olarak birbirlerine %50 benzerler. Bu nedenle eğer zekanın büyük bir kısmı kalıtsal ise tek yumurta ikizlerinin zeka düzeyleri arasındaki ortak ilişki çift yumurta ikizlerinden daha yüksek olmalıdır. Evlatlık verilen tek yumurta ikizleri aynı aile ortamında büyüyen tek ve çift yumurta ıkizleri evlatlık çocuklar, biyolojik ve evlat edinen ebeveynleri akrabaların zeka düzeyleri arasındaki ilişki yaş ve zekanın kalıtılabilirliği arasındaki ilişki.
Çevresel faktörler: Zekanın kalıtımsal yapıya sahip olması değişemeyeceği anlamına gelmemelidir. Gerçek zeka dinamik bir yapıya sahiptir ve çeşitli çevresel faktörlerden doğrudan etkilenir. Bu faktörlerin bir kısmı sosyal (eğitim) bir kısmı ise biyolojiktir (besinler). Gerçekte insanların yaşam biçimleri ve sahip oldukları değerler zihinsel becerilerinin gelişimini de etkiler. Zeka ile eğitim düzeyi, okul yaşamı, akademik başarı, iş performansı, sosyal statü ve ekonomik gelir arasında farklı düzeylerde ilişkiler mevcuttur.
Eğitim Düzeyi:  Zeka ve eğitim düzeyi arasında pozitif bir ilişki vardır. Zeka düzeyi yüksek olan bireyler düşük olan bireylere göre eğitim kademesinde daha ileri giderler. Eğitim düzeyi ile IQ arasındaki korelasyon puanı yaklaşık 0.55’tir.  Diğer bir ifadeyle zeka eğitim düzeyinin %30’unu açıklamaktadır. Çevresel faktörler göz ardı edilirse zeka puanına bakarak bir çocuğun gelebileceği eğitim düzeyini tahmin edebiliriz. Çevresel Faktörler Zeka ve eğitim düzeyi karşılıklı etkileşim içindedir. Zeka düzeyi artarken eğitim düzeyi de artmakta, eğitim düzeyi artarken zeka düzeyi de artmaktadır.  Diğer yandan eğitim zihinsel yapıyı değiştirmekte ve zihinsel yetenekleri şekillendirmektedir. Bu nedenle daha kaliteli eğitim zeka düzeyini de arttırmaktadır
Zeka ve Okul Yaşamı :  Okullar soyut düşünme, sınıflama, çıkarım yapma gibi ileri düzey düşünme ve problem çözme becerilerinin geliştirildiği ve bilginin kazanıldığı kurumlardır.  Eğitim öğrencilerin zeka testi performanslarını da farklı yönlerden etkiler. Örneğin; ay farkı ya da gün farklı sebebiyle akranlarından daha sonra okula başlayan çocukların zeka testi puanlarının daha düşük olduğu görülmüştür.  Okula devam sorunları olan çocukların da aynı şekilde daha düşük puanlar aldıkları görülmüştür. Çevresel Faktörler; Eğitimin zeka üzerindeki etkisini incelemek üzere yapılmış olan araştırmalar zenginleştirilmiş eğitim olanaklarının ve düşünsel becerileri geliştirmeye yönelik olarak geliştirilen eğitim programlarının sosyoekonomik olarak dezavantajlı olan çocukların zeka düzeylerini ve zeka testlerindeki performanslarını anlamlı bir biçimde arttırdığını ortaya koymuştur. Çevresel Faktörler; Zeka ve Akademik Başarı : Zeka düzeyi ile akademik başarı arasında da anlamlı bir ilişki vardır.  Korelasyon değeri 0.50 civarındadır ve bu değer zekanın akademik başarının %25’ini açıklayabildiğini göstermektedir.  Azim ilgi ve motivasyon gibi diğer bireysel etmenlerin yanı sıra bazı çevresel faktörlerin de akademik başarıyı önemli derecede etkilediği söylenebilir. Ancak zekanın akademik başarı için bir önkoşul olduğu söylenebilir çünkü zihinsel yetersizliği olan çocuklarda olduğu gibi zeka düzeyi belirli sınırların altında olan öğrencilerin akademik anlamda başarılı olmaları beklenemez. Çevresel Faktörler ;Zeka ve İş Performansı : Zeka düzeyi ile iş performansı arasında düşük de olsa pozitif bir ilişki vardır. Örneğin zeka testlerinde yüksek performans gösteren bireyler genel olarak iş yaşamlarında daha başarılı olmaktadırlar. Bazı araştırmalarda IQ düzeyinin iş performansına %29 civarında katkıda bulunduğu belirlenmiştir.  IQ ile iş performansı arasında pozitif bir ilişkinin bulunmasının altında yatan 3 neden bulunmaktadır. Birincisi bazı mesleki alanlarda uzmanlaşmanın analitik düşünme, yaratıcılık, pratik düşünme gibi üst düzey bilişsel beceriler gerektirmesi olabilir. İkinci neden ise mesleğe giriş süreçleri olarak düşünülebilir. Zeka seviyesi yüksek olan bireyler KPSS gibi test sınavlarında daha iyi performans gösterirler Çevresel Faktörler alanında üçüncü neden ise işin kendisinden kaynaklı sebeplerdir ve daha karmaşık, ağır iş yükü olan, karmaşık zihinsel çaba gerektiren meslekler söz konusu alanlarda çalışan kişilerin düşünme yeteneklerinde daha fazla gelişme olmasını sağlarlar (Kohn & Schooler, 1973). Çevresel Faktörler; Zeka Sosyal Statü ve Ekonomik Gelir:  Çocukluk dönemi zeka düzeyi, yetişkinlikte elde edilen sosyal statüyü ve ekonomik geliri belirleyen önemli faktörlerden biridir.  Ailelerin gelir durumu ile zeka düzeyi arasında 0.33 orta düzey pozitif ilişki vardır. Bu nedenle eğitimli ve zengin ailelerin çocuklarının eğitim düzeyi düşük yoksul ailelerin çocuklarından daha yüksek sosyal statüye sahip olma olasılıkları vardır.  Çocukların yetişkin olduklarında elde ettikleri sosyal statülerinin üç biri, ekonomik gelirlerinin ise beşte biri ailelerinin sosyoekonomik statüsünden kaynaklanmaktadır.  Yetişkinlik sosyal statüsünün dörtte biri, ekonomik gelirinin ise altıda biri çocukluk dönemi zeka düzeyi farklarından ortaya çıkmaktadır. Ayrıca IQ düzeyi ile meslek arasında da pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Toplumdaki saygın ve ekonomik olarak en çok getiriye sahip olan meslek sınıflarında çalışan kişilerin ortalama IQ düzeyleri, geliri ve prestiji daha düşük olan meslek sınıflarında olan kişilerin ortalama IQ düzeylerine göre çok daha yüksek bulunmuştur. Ancak zekanın sosyal statü ve gelir üzerindeki etkisinde eğitim düzeyinin etkisini göz ardı etmemek gerekir. Yüksek IQ daha çok eğitim imkanına sahip olur ve eğitimli bireyler daha yüksek statü ve gelir elde ederler.
Katlayıcı Etki: Genetik ve Çevresel Faktörlerin Etkileşimi ; Genlerin beynin fizyolojisi ve zekanın gelişimi üzerinde doğrudan etkisi vardır. Genlerin bu etkisi bireyin sosyal etkileşime girmesi ile daha da artar. Çünkü genler bireyin hayattaki tercihlerini yani yaşam biçimini de etkileyerek zeka gelişimi üzerinde doğrudan olmayan bir etki daha yapmaktadır. Bu sosyal etkileşim sürecine katlayıcı etki denmiştir (Dickens & Flynn; 2001). Ancak katlayıcı etki çevre-gen etkileşiminin tamamen genlerin kontrolünde olduğunu söylemez.  Fiziksel yatkınlık-sporda başarı-ilgi artışı-daha iyi olma örneği Katlayıcı Etki: Genetik ve Çevresel Faktörlerin Etkileşimi ;
Dinamik Sistemler Modeli : Dinamik sistemler modeline göre gelişimin dinamik, doğrusal olmayan kaotik bir yapısı vardır. Dinamik gelişimi olan sistemlerin girdilerindeki çok küçük farklılıklar uzun vadede çok büyük değişimler olarak çıktılara dönüşebilirler. Bu küçük etkinin büyük sonuç doğurması ‘kelebek etkisi’ olarak da bilinmektedir. Çocukluk yıllarında var olan çok az zeka farklılıklarının yetişkinlik yıllarında çok büyük zeka veya başarı farklılıklarına neden olabileceği gibi küçük yaşta fark edilmeyen ufak yatkınlıkların yetişkinlikte büyük yeteneklere dönüşebilmesi mümkündür.  Kelebek etki modelini temel alarak dehalığın oluşumunu hem çevresel hem de genetik olarak daha iyi açıklayabiliriz. Deha kişilerin çocukluk yıllarında çok büyük bir zekaya sahip olmadıkları sadece diğer çocuklara göre biraz daha zeki oldukları ifade edilir. İşte bu küçük fark dehanın yaşamı boyunca katlanarak devam etmektedir ve yetişkinlik yıllarında büyük bir fark olarak karşımıza çıkar. Deha yetenekli ve tutkulu olduğu alanda yaşamı boyunca büyük bir azimle çalışır ve kendine yeni fırsatlar yaratır. Sonuç olarak dinamik sistemlerde olduğu gibi zeka gelişimindeki değişim zaman içinde incelendiğinde gelişimin başlangıçtaki koşullara hassas bağlılık gösterdiği söylenebilir.  Para parayı çeker atasözü üstün zekanın oluşumunda katlayıcı etkininin rolünü metaforik olarak çok iyi bir şekilde anlatmaktadır.
Matthew Etki Modeli: Zenginin giderek zenginleşmesi, fakirin giderek fakirleşmesi.

KÜRESEL ZEKA YÜKSELİŞİ 
Zeka artışı konusuna şu soru ile başlayabiliriz: 2000 yılı kuşağı, 1950 kuşağından daha zeki midir? Kuşaklararası zeka farkları konusundaki araştırmaların öncüsü olan James Flynn farklı ülkelerde yapılmış olan araştırmaları karşılaştırarak zekanın 20. yüzyıl boyunca kuşaktan kuşağa ne denli arttığını saptamıştır (Flynn, 1984, 1987). Bu artış çevresel faktörlerin etkisi ile ilişkilendirilmiştir. Örneğin; ABD’de Wechsler Zeka Ölçeği ile ölçülen ortalama zeka düzeyinin son altmış yılda ortalama 20 IQ puanı arttığını saptamıştır. Akıcı zekada meydana gelen bu artış çevrenin zeka üzerindeki etkisini açık bir şekilde göstermektedir. Bir neslin bir önceki nesilden daha zeki olması veya bir neslin kendinden daha zeki bir nesil doğurması olumlu çevresel faktörlerin zekaya özgü genetik bileşenleri ne denli şekillendirdiğini bu bileşenlerin kuşaktan kuşağa yeniden şekillenerek daha iyiye doğru yol aldığını göstermektedir. Benzer sonuçların farklı araştırmalar ile elde edilmesi söz konusu bulguların rastlantı olmadığının kanıtı olarak düşünülebilir.
Küresel Zeka Yükselişinin Nedenleri :  Zeka düzeyindeki artışın yaşam standartlarındaki gelişim ile paralellik göstermesi kuşkusuzdur.  Bilişsel uyaranlardaki gelişim , Beslenme kalitesi , Başarı ve yetenek testlerinin kullanımın artması , Rastlantılar , Tıp ve eczacılık gelişmeleri ,Seçici evlilikler. Ancak en önemli etken eğitim düzeyindeki ve okullaşma oranındaki artıştır. Eğitim hizmetleri artışı ve zeka gelişimi bir grafik ile gösterilirse her ikisinin paralel bir şekilde doğrusal olarak ilerlediği görülebilir.  Çünkü ; eğitim zeka gelişimini etkileyen en önemli bilişsel uyaranlardan biridir.  Flynn’in araştırmalarında özellikle okul öncesi eğitim ile zeka artışı arasında anlamlı bir ilişki olduğunu ifade etmektedir.  Ancak toplumun tüm sosyoekonomik katmanlarında zeka gelişimi söz konusu değildir. 20 yy. yapılan araştırmalar alt ve orta tabakada görülen zeka gelişiminin üst tabakadan daha fazla olduğunu göstermektedir. Yaşam standartlarındaki artış devam ettikçe geleceğin nesilleri bugünden daha zeki olacaktır. Araştırmacılar bu konuda hem fikirdir.

YAZIMI SABIRLA OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER…
 


ÖĞRETMEN MAKALELERİ
İŞLEMLER ID
Gülerçin Koleji Logo
Gülerçin Koleji Logo
Anaokulu
İlkokul
Ortaokul
Lise
Özel Çerkezköy Gülerçin Eğitim Kurumları

Türkiyenin En Başarılı Eğitim Veren Kurumu - Özel Çerkezköy Gülerçin Koleji


Adres: İstasyon Mah. Çisem Sok. Tepe Emlak Konutları Karşısı Özel Okul Mevkii No:1 Çerkezköy / TEKİRDAĞ