Her şey Cuma günü saat 4.30 da Gülerçin Kolejine gelmemizle başladı. Hepimiz bizi havaalanına götürecek minibüsü bekliyorduk. Minibüsümüz gelince ailelerimizle zorda olsa vedalaştık ve Özlem hoca ile havaalanına gittik.İlk defa uçağa biniyor olmama rağmen THY bir numara diyebilirim.İnsanların yolculuklarını iyi bir şekilde geçirmeleri için her şey düşünülmüştü.
Kahvaltımız enfesti. Havada olmanın mutluluğu paha biçilemezdi. Üç buçuk saat süren yolculuğumuz sonunda vardık ve bizi staff yazılı T-shirt giyen bir görevli karşıladı. Otobüse bindik ve burada bir Türk grupla daha kaşılaştık. Trafik ters yönde akıyordu. Kalacağımız yer üniversite kampüsüydü. Konumu çok güzeldi. Harika bir göl ve olabildiğince yeşil alan. Valizlerimiz alıp odalara çıktık. Çok güzeldi odam. Öğle yemeğine yetiştik ve tabakları tepeleme doldurduk. Sonrada dinlenmek için odalara çekildik. İlk günüm çok yorucu ve özlemle geçti. Ailemden ilk kez ayrılmıştım ama Özlem hocanın manevi desteğiyle toparlandım ve kendime geldim. Özlem hoca bizi su almamız için Tesco yani Kipaya götürdü.
Ve ikinci günümüz . Bugün Cumartesi ve Guildford’a gidiyoruz. Aynı zamanda öğlen saat 2 de sınavımız var. Saatin 2 saat burada geri olması nedeniyle uykumuzu fazlasıyla aldık. Hava geç kararıyor ve sabah çok erken oluyor. Bugün alışveriş yaptık, oldukça güzel bir gündü ama Özlem hocayı kaleyi gezerken arı sıkması oldukça üzücüydü, bu arı bildiğimiz arılardan değildi, burada buna wasp deniyor, yaban arısı, alerjisi olduğu için gözü kapandı.
Güzel bir Pazar sabahı. Artık yavaş yavaş buradaki yaşama ayak uydurmaya başladık. Bugünkü planımız tüm gün Cambridge’i gezmek. Burası güzeldi, en güzeli ise burada Türk restoranı bulmamızdı, insan memleketinden uzak olunca yemeklerini özlüyor tabii.
Bu sabah ders vardı, hocalar çok deneyimli ve iyiydiler. Ama pratik yapmadığım için hamdım ve cümle kurmak çok zor geliyordu. Öğleden sonra Guildford’a gittik, su aldım, kontör yükledim. Burada kaldığım sürede şunu öğrendim ki “EV GEÇİNDİRMEK ZOR İŞMİŞ”.
Ve Londra günü geldi. Bugün Salı. Bütün gün Londra’dayız. Burası çok kalabalıktı, özellikle Oxford Street’te adım atacak yer yoktu. Bir sürü yer gezdik ve hediyelik eşyalar aldık. Karnımız acıkınca da ISIS’İn bize verdiği paketteki öğle yemeğini yedik. Bu pakette sandwich, meyve, su, cips ve kek vardı. Bütün günlük ihtiyacımızı karşılayacak nitelikteydi. Gezimiz bittiğinde bizde bitmiştik.
Çarşamba haftanın en sıkıcı günü diyebiliriz çünkü tüm gün ders var ve burada dersler 90 dakika teneffüs ise 30 dakika. İngilizce cümleler kurmaya çalışmaktan artık onlar gibi cevap vermeye başladım. Yes ya da excuse me diyordum sürekli.
Perşembe günü yarım gün dersle atlattık. Öğleden sonra bowling maçı yaptık. Bugün kardeşim Süleyman’In doğum günüydü ve Özlem hoca bana bir hediye verdi ve tüm gün uğraşıp internet bağlantısını kurdu ve ailemle görüştüm. Çok mutluydum. Akşam aktivitelere katıldık, diskoda eğlendik ve ben dans ettim
Sabahları Özlem hoca tarafından sabahın köründe kaldırılıp derse gitmek çok zor oluyordu. Bu arada odalarımız çok güzeldi. Herkes tek kişilik odalarda kalıyordu, yatak, dolap, lavabo, çalışma masası mevcuttu ki buda bir kişinin tüm ihtiyaçlarını karşılıyordu. Öğleden sonra Guildford’a gittik Özlem hoca ile alışveriş yaptık, kızlarda yüzdüler. Akşam yemeğine gittik ve son iki gün hariç yemekler güzeldi. Bol bol meyve var burada.
En güzel günüm bugündü, bugün Cumartesi, hep beraber Londra’ya gittik ve stafflardan bize Sabrina eşlik etti. London Eye tek kelimeyle muhteşemdi. Bütün İngiltere ayaklarımızın altındaydı. Özellikle bugün izlediğim 4 boyutlu gösteriye hayran kaldım. Eeeee, buraya gelmişken Madame Tussauds müzesine gitmeden olmazdı. Müzeyi gezdik, tahminimden daha kalabalıktı ama balmumu heykeller gerçeği aratmayacak şekildeydi. Çıkıştaki korku tünelini hesaba katmazsak burası çok güzeldi. Böylece buradaki 9. Günümüz bitmişti.
Pazar günümüz Porstmouth’ta geçti, buraya trenle gittik ve yolculuk harikaydı. Burada Victory gemisinin içindeki müzeyi gezdik, çok büyüktü. Bu gemi yıllar önce batmış ve daha sonra çıkarılıp müze haline getirilmiş. Buradan sonra büyük bir alışveriş merkezini gezdik ve burada ünlü markaların outletlerinden alışveriş yaptık. Spinnaker Tower adlı buranın en yüksek kulesine çıktık ve muhteşem manzarayı izledik. Ayrıca cam zeminde yürüdük ve ayaklarımızın altındaki okyanusu izledik. Kaç metre yukarıdaydık bilmiyorduk ama çok çoook yüksekteydik. Bu geziyi de atlattık ama çok yorulduk.
Yarın ki dersimiz öğleden sonra olduğu için sabahı uyuyarak geçirdik. Öğleden sonra derse gittik.
Ve bugün Salı, tüm gün ders vardı. Toplam 6 saat ders vardı ve çok yorulduk. Akşama yine eğlence ve aktivitlere var, Özlem hoca İngilizce’mizin gelişmesi için en az bir saat katılmamızı istiyor. Ve ben o kadar keyif aldım ki sonuna kadar kaldım.
Bugün Brighton’daydık. Brighton Peer, Pavillion, Sea life Centre’ı gezdik.
Perşembe günü diplomalarımız alıp, buraya veda edeceğiz. Burada geçirdiğimiz günler çok güzeldi. Bugünler, bu arkadaşlılar bende anı olarak kalacak. Yurt dışına çıkmak, insana birçok deneyim kazandırıyor, ben İngiltere’de yalnız yaşamayı ve kendi ayaklarımın üstünde durmayı öğrendim. Ve eğer bir insan kendine güveniyorsa hayatta her istediği şeyi başarabilir. Benim bunu başarmama yardımcı olan hocam Özlem GÖKÇE’ye teşekkür ediyorum. O bana burada hem hoca hem abla hem arkadaş oldu. Başımız sıkıştığında ilk o yardımımıza koştu ve İngiltere’ye gelmem için türlü imkanları sağlayan aileme minnet borçluyum. İmkanı olan herkesin İngilizce’yi yerinde öğrenmesini öneririm. Buraya gelince bana hak vereceksiniz. Çünkü ben kendimdeki gelişmeyi görüyorum ve size de tavsiye ediyorum.
Esra Melek BAŞARAN